top of page
hukuk kitapları

İŞTİRAK NAFAKASI

İştirak Nafakası

Bu nafaka türünde önemli olan husus ergin olmayan çocuğun velayet durumudur. Velayeti kendisine bırakılmayan eş tarafından ergin olmayan çocuk lehine ödenen bir nafaka türüdür. Böylelikle velayet almayan taraf müşterek çocuğun eğitim, sağlık, barınma giyinme gibi ihtiyaçlarına mali anlamada katılım göstermiş olur.

 

Türk Medeni Kanunumuzun 318. Maddesinin 3. ve 4. Fıkralarına Göre:  

                "Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.      

                Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir."

Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası adı altında ödenmesine karar verilen nafakanın boşanma ya da ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine karar verilir. Burada önemli olan çocuğun üstün yararının gözetilmesidir. Burada önemli olan husus hakimin taleple bağlı olduğu ve dilekçede mutlaka iştirak nafakası talebine yer verilmesi gerektiğidir.

İştirak nafakasını velayeti kendisine bırakılan taraf talep edebileceği gibi çocuğun bakımını üstlenmiş olan vasi ve kayyum ya da henüz ergin olmamış fakat ayırt etme gücüne sahip çocuğun bizzat kendisi de talep edebilir. Çekişmeli boşanma davasında velayeti almaya hak kazanan eş lehine iştirak nafakası hükmedilir. Anlaşmalı boşanma davasında ise protokolde taraflarca iştirak nafakasına yer verilebilir. Fakat boşanma hükmü kesinleşse bile iştirak nafakası herhangi bir zamanaşımına veya hak düşürücü süreye tabi olmadığı için talep edilebilir. Müşterek çocuk ergin oluncaya kadar iştirak nafakası talebinde bulunabilir.

İştirak nafakasının miktarı ise Türk Medeni Kanununun 330. Maddesine göre belirlenmektedir.

Türk Medeni Kanunumuzun 330. Maddesine Göre:

                "Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.

                    Nafaka her ay peşin olarak ödenir.

                  Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir."

İştirak nafakasının miktarının belirlenmesinde her iki tarafın ödeme gücüne bakılır. Bunun yanısıra çocuğun hangi yaşta olduğu, okuduğu okul ve güncel ihtiyaçları gibi kriterler de göz önünde bulundurulur. Bu durumda çocuğun herhangi bir gelirinin olup olmadığı da önem teşkil eder.

İştirak nafakası çocuğun ergin olması yani 18 yaşını doldurması, evlenmesi veya mahkeme kararı ile ergin kılınması ile son bulur. Nafaka borçlusunun ölmesi de bu borcu sona erdirir. Çocuğun ergin olduktan sonra eğitim hayatının devam ediyor olması durumunda ise eğitim hayatının sonuna kadar iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.

İştirak nafakası her ay peşin olarak ödenmelidir. İştirak nafakasının ödenmemesi halinde nafaka alacaklısı tarafından cebri icra ile tahsil yoluna gidilebilir. Nafaka yükümlüsünün taşınır ve taşınmaz malları ile maaşına haciz konulabilir ve takipten sonuç alınamaması durumunda nafaka yükümlüsünün 3(üç) aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılması için şikayette bulunulabilir.

Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir. Nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir. Nafaka alacağının tahsili için nafaka borçlusunun maaşına haciz konulması durumunda aylık nafaka miktarının tamamı maaştan kesilir. Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan kesilir.

 

Nafakanın ödenmemesi durumunda nafaka alacaklısının yapacağı şikayet üzerine eğer diğer şartlar da oluşmuşsa İcra İflas Kanununun 344. Maddesi gereğince 3 aya kadar tayzik hapsine mahkum edilir.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/17972 E.  ,  2015/4098 K.

TMK.'nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.

Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir.

Mahkemece, iştirak nafakası takdir edilirken; müşterek çocukların yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur.( TMK. nun 330/1. maddesi ).

İştirak nafakası (TMK 182/2.maddesi) miktarının belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkelerden bir diğeri sonuncusu ana babadan geliri olmayan iştirak nafakası vermemelidir ilkesidir. Ekonomik sosyal durumu yetersiz ise katılmak zorunda da değillerdir. Örneğin velayet kendisinde bulunmayan taraf yoksulluk nafakası alıyorsa iştirak nafakası vermek başka bir anlatımla çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmak zorunda değildir. Kendi geçimini sağlamaktan yoksun olanın katkısının beklenemeyeceği doğaldır. Velayet hakkına sahip olmayan eşin çalışamayacak durumda olduğu sağlık kurulu raporu ile ve gelirinin bulunmadığı soruşturma yazılarıyla anlaşılmış ise ödeme gücü bulunmayan ana ya da babanın iştirak nafakası ile yükümlü tutulması elbette olanaklı değildir. (Ö.. U..G.., Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2008, sayfa 1323-1324)

Yargıtayın yerleşik görüşüne göre de, yoksulluk nafakası alan eşten iştirak nafakası talep edilemez.

Somut olayda dosyadaki belgelerden tarafların 10/09/2013 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıkları, anılan karar ile ortak çocukların velayetlerinin babaya verildiği, kadın yararına ise aylık 200.00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, Mine'nin 2006, Tufan'ın 2007 doğumlu olduğu, davacının yeniden evlendiği, babası ile birlikte çiftçilik ve seracılık yaptığı, kira ödemediği, baba evinde kaldığı, özürlü çocuk için Devletten ücret aldığı, babası ile yararlandığı sera ve araçlar olduğu, davalının ise ev hanımı olduğu, ağabeyi ile kaldığı, dönem dönem asgari ücret ile çalıştığı anlaşılmaktadır.

Davacıdan halen aylık 200.00 TL yoksulluk nafakası alan, sabit bir işi ve düzenli bir geliri olmadığı belirlenen davalıdan ortak çocuklar yararına iştirak nafakası talep edilemeyeceği, bu nedenle davanın reddi gerektiği halde mahkemece yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması...

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi  2010/12845 E.  ,  2010/15765 K.

Mahkemece; tarafların anlaşmalı boşandıklarını, davacının boşanmayı elde etmek için iştirak nafakası istemediğini ve boşanmanın üzerinden çok kısa zaman geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

TMK'nun 182/2. maddesine göre boşanma veya ayrılık durumunda, velayeti kendisine verilmeyen eş, küçük çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

Bu husus kamu düzenine ilişkin olup tarafların iradesine tabi kılınmamıştır. Anlaşmalı boşanmada iştirak nafakası istenmemiş olsa bile sonradan bu talep gündeme getirilebilir.

Dosya kapsamına göre tarafların 9.12.2009 tarihinde anlaşmalı boşandıkları, müşterek çocukların velayetinin davacı anneye verildiği ve annenin iştirak nafakası talep etmediği anlaşılmaktadır.

Davacının boşanma davasında velayeti kendisine verilen çocukları için iştirak nafakası istememesi, çocukların hakkı olan eğitim ve öğrenimlerini sağlayacak yardımın sonradan istenmesine engel değildir. Her ne kadar davacı annenin davalı babaya göre ekonomik düzeyi daha iyi olsa bile davalının sosyal ve ekonomik gücü oranında küçüklerin bakım ve eğitim giderlerine katkıda bulunması zorunludur.

Bu durumda mahkemece; MK'nun 330.maddesi gereğince tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre çocukların yaşı, eğitim ve bakım giderleri dikkate alınarak hakkaniyete uygun nafaka takdir edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi   2014/12695 E.  ,  2014/14238 K.

...2-İştirak nafakası her an doğup işleyen haklardandır. Boşanma davası sırasında iştirak nafakasından vazgeçilmiş olsa bile boşanmadan sonra velayeti kendisine bırakılan taraf iştirak nafakası isteyebilir. Bu yön nazara alınmadan iştirak nafakası talebinin reddi doğru görülmemiştir...

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6361 E., 2021/430 K. 

"...

...

...

1-Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir (HMK m. 26/1). Davacı-davalı kadın, dava dilekçesinde her bir çocuk için ayrı ayrı aylık 1.000 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden itibaren iştirak nafakası olarak devamına karar verilmesini talep etmiştir. Usulüne uygun yapılmış bir ıslah talebi de bulunmamaktadır. Mahkemece talep aşılarak her çocuk için ayrı ayrı aylık 2.000 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. ...

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6621 E., 2021/1229 K. 

...

4-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre 2005 doğumlu ortak çocuk Kudret'in ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. ...

bottom of page